Bu tarihsel gerçekliği bir kez daha hatırlamak lazım.
Din; vicdan ve inanç çizgisinden taşarak kamu düzenini, siyaseti ve hukuku şekillendirmeye başladığında, ortaya çıkan tablo kaos ve karanlıktır. Bunun en somut ve acı örneği bugün Afganistan’dır. Orada kadın ne bir birey, ne bir anne, ne de özgür bir insandır; yalnızca köle pazarlarında metalaştırılan, hakları elinden alınmış bir gölgeden ibarettir.
Bugün tüm siyasi aktörlere hatırlatmak gerekir ki; siyaset mekanizması hukukun üstünlüğü üzerinden kendini arındırmadikca , yarınlara dair umut beslemek mümkün değildir.
Aynı şekilde tüm Müslümanlara şu soruyu sormak bir vicdan borcudur: Hz. Muhammed’in “Ey insanlar!” diyerek evrensel bir hitapla başlayan Veda Hutbesi’ndeki adaleti; bugün kadına yönelik şiddete, çocuk yaşta evliliklere, eğitim yasaklarına ve hak ihlallerine karşı savunacak mısınız?
Bizim ulus olarak; kadını toplumsal yaşamın dışına iten, Orta Çağ yöntemleriyle ceza infaz eden ve dogmaları aklın önüne koyan Talibanvari zihniyetlere karşı teyakkuzda olmamızın sebebi budur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu tarihî uyarısı, yolumuzu aydınlatan en parlak meşaledir:
“Türkiye Cumhuriyeti; şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”
Bir toplumun millî değerleri; demokratik, laik ve insani değerlerle tahkim edilmemişse, o toplumda özgürlükten söz edilemez. Bilimin ve irfanın yerini aşiret ve klan bağlılıklarının aldığı her yerde, insan onuru ayaklar altına alınır. Biz bu karanlık senaryoyu Irak’ta, Suriye’de ve dinci terör örgütlerinin hüküm sürdüğü her coğrafyada, yıkılan şehirler ve sönen hayatlar üzerinden acıyla izledik.
Şimdi Anladınız mı?
Hukuk üzerinden arınmanın ne kadar önemli oldugunu Cumhuriyet değerlerini, demokrasiyi ve hukuk devletini,
Seküler ve laik yaşamın insanlık için ne kadar hayati olduğunu,
İnancın siyasallaşmasının toplumu nasıl bir çürümeye sürüklediği…
Eğer bugün modern dünya ile aramızdaki mesafe açılıyor ve toplum bir karanlığa hapsoluyorsa, sebebi bu değerlerden uzaklaşılmasıdır. Menemen’de ödenen bedel, aslında Cumhuriyetin yarınlarını aydınlatan sönmez bir ışık oldugunu bilmemiz lazım.
n.asln