Karayipler’e orduyu yığan Trump’ın Venezuela hava sahasını kapattığını açıklamasıyla savaş kapıya dayandı. Latin Amerika uzmanı Ateş, “Trump Maduro’yu masaya zorluyor, istediğini alamazsa düğmeye basar” dedi.
Umut Can FIRTINA
ABD’nin “uyuşturucuyla mücadele” bahanesiyle Karayipler’deki askeri ablukasıyla yükselen gerilim, Venezuela’nın hava sahasının kapatılmasıyla yeni bir evreye geçti. ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medya paylaşımında Venezuela ve çevresindeki hava sahasının tamamen kapatılacağını ilan etti. Trump, Truth Social hesabından paylaştığı mesajda, “Tüm hava yolları, pilotlar, uyuşturucu satıcıları ve insan kaçakçıları lütfen Venezuela ve çevresindeki hava sahasının tamamen kapatılacağını göz önünde bulundurun” ifadelerini kullandı.
Caracas yönetimi ise Trump’ın hava sahasına ilişkin açıklamalarını “sömürgeci bir tehdit” olarak nitelendirirken tüm sınır dışı uçuşları tek taraflı olarak askıya aldı. Venezuela Dışişleri Bakanı Yvan Gil, “Bu tür açıklamalar, uluslararası hukukun en temel ilkeleriyle bağdaşmayan, tek taraflı, keyfi ve düşmanca bir eylemdir ve ülkemize yönelik süregelen bir saldırı politikasının parçasıdır” ifadelerini kullandı. Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodríguez ise ABD yönetiminin Venezuela hava sahasını kapatma kararını sert sözlerle kınadı ve bu adımı “uluslararası hukuk açısından son derece tehlikeli ve yasadışı bir saldırının zemini” olarak nitelendirdi.Trump’ın açıklamaları, ABD Federal Havacılık İdaresi’nin (FAA) havayolu şirketlerini “Venezuela’da ve çevresinde artan askeri faaliyet” konusunda uyarmasından birkaç gün sonra geldi. Caracas yönetimi uçuşlara yeniden başlamadığı gerekçesiyle ablukaya katılan Türk Hava Yolları (THY) dâhil 6 havayolu şirketinin ülkedeki faaliyet izinlerini iptal etti.
Trump, daha önce imzaladığı kararname kapsamında Latin Amerika kökenli uyuşturucu kartelleriyle yerinde mücadele gerekçesiyle ordunun daha fazla ve etkin kullanılması talimatını vermişti.
ABD, bu bağlamda ağustos sonlarında Venezuela açıklarına denizaltı ile savaş gemilerinden oluşan deniz gücü göndermiş, ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth de ABD ordusunun Venezuela’da “rejim değişikliği dâhil operasyonlara hazır olduğunu” söylemişti.
Eylül ayından bu yana ABD güçleri, Karayipler ve Doğu Pasifik’te uyuşturucu kaçakçılığı için kullanıldığı gerekçesiyle 20’den fazla tekneye saldırdı ve bu saldırılarda 83’ten fazla kişi öldü.
Maduro yönetimi, ABD’nin açıklamalarının ve askerî yığınağının amacının “iktidarı devirmek” ve “petrollerine çökmek” olduğunu belirtiyor.
ABD, emperyalist işgale hazırlık yaptığı Karayipler’deki saldırganlığına “Güney Mızrağı” ismini koyarken son haftalarda Venezuela’ya yönelik kara operasyonu ihtimali giderek arttı. ABD Dışişleri Bakanlığı geçen hafta liderinin Maduro’nun olduğunu öne sürdüğü Güneşler Karteli’ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmişti.
Amerikan New York Times gazetesi ise cuma günü yayımladığı haberde Trump ile Maduro’nun geçen hafta telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini aktardı. Haberde, görüşmede ABD’de bir toplantı olasılığının ele alındığı belirtildi.
Geçtiğimiz günlerde de Washington Post (WP) gazetesi, Maduro’nun Türkiye’ye sürgün edilebileceğini öne sürmüştü. The Wall Street Journal (WSJ) gazetesi ise telefon görüşmesinde Trump, Maduro’nun görevini gönüllü olarak bırakmaması durumunda askeri güç kullanma tehdidinde bulundu.
Cumhuriyetçi Parti’nin Güney Karolina Senatörü Lindsey Graham da Maduro’yu hedef alarak “Bu mevsimde Türkiye ve İran’ın çok güzel olduğunu duydum” dedi. Graham “Başkan Trump’ın, arka bahçemizde yer alan uyuşturucu halifeliği ülkeleriyle, özellikle de Venezuela ile mücadele etme kararlılığını çok takdir ediyor ve saygı duyuyorum” ifadelerini kullandı.
∗∗∗
Ankara Üniversitesi’nden Latin Amerika uzmanı Doç. Dr. Kazım Ateş, ABD’nin Venezuela’ya yönelik emperyalist ablukasında yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi: Trump, tam anlamıyla “tüccar siyasetçi” denilebilecek bir tip. Onu hoş tutarsanız, istediklerini verirseniz -petrol olabilir, maden olabilir veya başka ülkelerle olan ilişkiler olabilir sorun çıkmaz. Siyaseti bir ticari ilişki gibi gören, tam manasıyla bir “neoliberal özne.” Benzer gerilimleri Brezilya Devlet Başkanı Lula ile de yaşamıştı. Sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı vesilesiyle Amerika’ya geldiğinde görüştüler ve gayet iyi ayrıldılar. Sonrasında New York Belediye Başkanı hakkında dava açıldı. Türkiye ile de çok gerilimli bir seçim dönemi yaşandı ama en son Beyaz Saray’da son derece samimi bir görüntü sundular. Trump bunu sunabiliyor.
Basında iki lider arasında bir telefon trafiği yaşandığı ve Maduro ile bir görüşme ayarlamaya çalıştıkları yönünde haberler çıktı. Maduro’nun da çok ilkesel bir direniş göstereceğini düşünmüyorum. Eğer bir uzlaşma noktası bulurlarsa uzlaşırlar; ikisi de siyasi profil olarak buna çok açık. Hatta çok güzel bir “fotoğraf” da verebilirler. Yarın ne olacağına, özellikle Trump söz konusu olduğunda kesin bir şey söyleyemeyiz ama uygulamanın uluslararası hukuka aykırı olduğu çok açık. Egemen bir ülkeyi bu şekilde izole etmeye çalışmak, Trump siyasetiyle ve “Trumpizm” ile alakalı bir durum. İstediğini vermediğin durumda sahiden saldırabilir de.
Trump yarın bir savaş düğmesine de basabilir, istediğini vermediğinde doğrudan saldırabilir. Uluslararası hukukun askıya alındığı ve sürekli ihlal edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Uluslararası hukuk parça parça aşındığı için, örneğin İsrail’in saldırılarında o hukuksuzluğun aldığı onayı görünce, Venezuela’ya da rahatlıkla müdahale edilebilir. Trump, gerilimi tırmandırarak istediklerini koparmak istiyor. Bunu her ülkede yapsa da, Latin Amerika özel ilgi alanı. Örneğin Arjantin’de yapılan aslında bir şantajdı, Milei lehine çok açık müdahale etti. Maduro da Venezuela da biraz sıkışmış durumda. Petrole olan bağımlılıktan çıkamadılar, ekonomiyi ve üretimi çeşitlendiremediler. Bir dönem Chavez kanalıyla geliri daha adil paylaşmaya çalıştılar ama petrole çok bağımlı ve kırılgan bir ekonomi var. Ekonomi bu kadar kırılgan olunca siyaset de çok kırılgan oluyor.
Kaynak: BİRGÜN