Suriye’yi anlamak için ABD’ye bakmalı- İbrahim VARLI

Suriye’yi anlamak için ABD’ye bakmalı- İbrahim VARLI
Yayınlama: 24.12.2025
0
A+
A-

Türkiye’deki süreç Suriye’den, Suriye’deki Ortadoğu’daki süreçten bağımsız değil. Haliyle Suriye’de yaşananları anlamak için Amerikan emperyalizminin Ortadoğu projeksiyonuna bakmak gerek. ABD’nin İsrail ile birlikte yerle yeksan ettiği tüm bölge bir zincirin halkaları gibi birbirine eklemlenmiş durumda. Tüm ülkelerin, aktörlerin ABD-İsrail menşeli yeni Ortadoğu düzenine entegrasyonu öngörülüyor. Suriye’de yaşananlar da işte bu sürecin sancıları.

Suriye’nin siyasal ve toplumsal olarak yeniden şekillendirilmesi girişimleri sürerken hâlihazırda beş parçalı bir yapı söz konusu. Küresel, bölgesel, yerel güçlerin her biri ülkeyi kendi aralarında paylaşmış durumda. HTŞ liderliğindeki cihatçıların 8 Aralık 2024’te yönetimi ele geçirmesinden bu yana haritada pek bir değişiklik olmadı.KİM, NEREYİ TUTUYOR?

SDG: SDG ülkenin kuzey ve kuzeydoğusunu kontrol ediyor. Fırat Nehri’nin doğusundaki ülkenin üçte birlik alanını elinde bulunduran SDG, ABD ile ittifak halinde. Kürtlerin kurduğu Kuzey ve Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetimi de facto bir yönetim.

Dürziler: Ağırlıklı olarak Süveyda’da bulunan ancak Dera ve Golan Tepeleri’nde de varlık gösteren Dürziler, ilan ettikleri “özerk” yönetim ile Şam’a başkaldırmış durumdalar. İsrail desteğiyle özerkliklerini kalıcılaştırmak isteyen Dürziler, Şam birlikleri ile sık sık çatışıyor.

HTŞ karşıtı cihatçılar: HTŞ, bir yılı aşkın bir süredir yönetimi ele geçirse de, Colani’ye muhalif cihatçılar İdlib’te varlıklarını sürdürüyor. Saraya Ensar el-Sunne gibi yapılar yayınladıkları mesajlarda ABD güdümüne girdiklerini söyledikleri Colani’ye bayrak açmış durumdalar.

Türkiye: 2016’dan itibaren gerçekleştirilen üç askeri operasyon ile birlikte Suriye’nin kuzeyinde Afrin’den Cerablus’a kadar olan bölgede konuşlanan Türkiye, Fırat’ın doğusunda da Tel Abyad- Resulayn arasını elinde tutuyor.

ABD: ABD ülkenin her yerinde olsa da güneyde Ürdün-Irak sınırının kesişim bölgesindeki Al-Tanf Askeri Üssü’nde yüzlerce asker barındırıyor. Stratejik konumdaki bu üssü giderek büyütüyor.

Rusya: Suriye sahasının kaybedeni olsa da ülkedeki askeri üslerini Esad sonrasında da koruyor. Tarsus Deniz Üssü ve Lazkiye Hmeymim Hava Üssü Rusya’nın Akdeniz’e erişimi için önemli.

İsrail: Golan Tepeleri’ndeki işgalini genişleten İsrail, Suriye’nin güneybatısında Ürdün sınırındaki Süveyda’da da fiili bir varlık göstermeye başladı. Dürziler üzerinden bölgedeki varlığını kalıcılaştıran İsrail, Süveyda’dan Dera ve Golan Tepeleri’ne güneybatı hattında tampon bölge peşinde.

IŞİD: Çöl alanları dahil olmak üzere IŞİD kırsal kesimlerde dağınık bir biçimde varlık gösteriyor. ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon IŞİD gerekçesiyle Suriye’de varlık gösteriyor.

KİM, NE İSTİYOR?

Suriye’nin parçalı sahasının önemli aktörlerinden SDG’nin yeni Suriye ordusuna nasıl entegre edileceği ülkenin siyasi yapılanmasını da gösterecek. Haliyle düğüm 10 Mart Mutabakatı’na kilitlenmiş durumda. Türkiye de, Şam da, SDG de, ABD de tüm aktörler birbirlerini mutabakata uymamakla suçluyor.

Son olarak Hakan Fidan, Yaşar Güler, İbrahim Kalın Şam’a çıkarma yaptı, SDG’ye ültimatom verildi, Ankara’nın pozisyonu deklare edildi. Üç ismin Şam’da bulunduğu sıralarda Halep’te SDG ile Şam birlikleri arasında çatışmalar baş gösterdi. SDG Şam’ı, Şam SDG’yi suçlarken Halep’teki çatışmalar bir mesajdı. SDG yani Kürtler kalıcı bir statü peşinde. Ankara söylemini yumuşatsa da Kürtlerin kazanımları hala “kırmızı çizgi.” Şam, Kürtlerin minimum bir kazanım elde etmesinin peşinde. ABD, tarafları; SDG, Şam, Ankara bir paydada buluşturmanın arayışında. Taraflar birbirlerini sınarken 10 Mart Mutabakatı’nın süresi yılsonu itibariyle sona eriyor.

10 MART MUTABAKATI NEDİR?

Colani ve Mazlum Abdi tarafından 10 Mart’ta Şam’da imzalanan “mutabakat” 8 maddeden oluşuyor. Mutabakatta;

Kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askeri kurumlar, Suriye devleti yönetimi çerçevesinde entegre edilecek; sınır kapıları, havaalanları ve petrol ile gaz sahaları devlet kontrolüne alınacaktır.

SDG’nin ve kontrolündeki bölgelerin Şam’a bağlanması karşılığında Kürtler, Suriye devletinin asli bir unsuru olarak kabul edilecek ve vatandaşlık hakları ile anayasal hakları güvence altına alınacak.

ABD gözetiminde imzalanan anlaşmanın uygulanmasına ilişkin pek çok anlaşmazlık noktası var.

13 MADDELİK TEKLİF

Geçen hafta Şam, SDG’ye 13 maddelik yeni bir yol haritasını sundu. Plan;

Kuzeydoğu Suriye’de fiili durumun korunmasını, SDG’nin ordu içinde üç ayrı tümen halinde yapılandırılmasını ve güvenlik kurumlarında üst düzey görevler verilmesini öngörüyor.

SDG, Suriye ordusunun kuzeydoğudaki varlığını sınırlamakta ısrar ediyor ve sadece kendi üç tümeninin Fırat’ın doğusunda konuşlandırılmasını talep ediyor. Şam ise ordunun diğer tümenlerinin de kuzeydoğu Suriye’ye girmesini istiyor.

Burada Türkiye de devreye giriyor. SDG’yi PKK’nin Suriye kolu olarak görüyor ve silah bırakmasını orduya da tek tek entegre olmasını istiyor. SDG bu talebe tepkili.

Fidan, Şam’daki konuşmasında, “SDG’nin entegrasyon görüşmelerinde çok fazla ilerleme kaydetmeye niyeti olmadığını görüyoruz” diyerek bu konudaki “rahatsızlıklarını” dile getirdi.

BELİRLEYİCİ GÜÇ ABD

Özekle Suriye, ABD’nin yeni Ortadoğu düzeninden bağımsız ele alınamaz. Trump’ın yeni Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde Ortadoğu’nun vekil güçlere bırakılması öngörülürken Suriye dahil tüm aktörlerin tam bir “uyum”u talep ediliyor. SDG-Şam, SDG-Türkiye, Türkiye-İsrail krizleri nüksedecek olsa da, bu güçlerin ABD emperyalizmi ile kurduğu bağlar, patronun da kim olduğunu gösteriyor.

Kaynak: BİRGÜN

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.