ALEVİLİĞİ BİL Kİ ALEVİ KİMDİR BİLESİN!

ALEVİLİĞİ BİL Kİ ALEVİ KİMDİR BİLESİN!
Yayınlama: 18.10.2025
Düzenleme: 30.10.2025 17:07
43
A+
A-


(1)
Anadolu Alevi Hareketi Kurucu Başkanı
Alevileri doğru tanımak için önce Aleviliğin ne olduğunu doğru bilmek gerekir.
Ali İrfan VURAL
Alevilik ise birilerinin sözleri ve bazı fiilleri ile anlaşılmaz. İmam Ali efendimiz; “Hak kişilerden tanınmaz.
Hakkın kendi nişaneleri vardır ve ancak kendi nişanelerinden tanınır.” buyurmaktadır.
Şimdi, bizler de selam ona İmam Ali Efendimizin bu buyruğuna uygun olacak şekilde Aleviliği kısaca
özetlemeye çalışalım.
BİRİNCİ NİŞANE
KELİME VE KAVRAM OLARAK ALEVİLİK:
Aleviliğin kelime ve kavram olarak ortaya çıkışı, varlığı ve içeriği kendisine konan bu isimle vardır. Bu
isim onun gerçeğidir. Örneğin su gibi sıvı maddeleri içine doldurarak rahat içilmesini sağlamak için bir
vesileye ihtiyaç duyulmuş bu vesile meydana getirilip kullanıma başlanmıştır. Bu vesile meydana geldiği
andan itibaren bir isim konularak o isimle anılmaya başlanmıştır. Bugün bütün toplumda “bardak” deni
lince bu vesile anlaşılır. Aynı zamanda bu vesile kendi yapılış var oluş hedefi üzeredir. Varlığı, kullanımı
ve içeriği bu ismin yüklediği mana dahilindedir. Elbette örneğini verdiğimiz bu vesile her dilde farklı
harflerin oluşturduğu bir isimle anılır; hedef, içerik, mana aynıdır. Bazı isimler ise bütün dünya dillerinde
var oldukları andan bugüne kadar aynı dilin oluşturduğu harflerin meydana getirdiği okunuşu ile anılır.
Bu onun önemini, şöhretini, özelliğini ve özel oluşunu da gösterir. Alevi ve Alevilik bu kelimelerdendir.
Her şey ortaya çıkıp gözlere görüldüğü, varlığı insanlar tarafından hissedilip şahit olunduğunda; kendi
sine uygun görülen bir isimle adlandırılır. Tıpkı yeni doğan bir insanı adlandırmak gibi. Alevilik de böyle
dir.
Peki, Aleviliğe neden Alevilik denmiştir? Alevilik neden bu isim üzere var olmuştur? Bunu dil kaideleri
yani edebiyat açısından incelediğimizde gerçek, karşımıza değişmez bir kanun olarak net bir şekilde çık
maktadır.
Alevi ve Alevilik Arapça bir kelimedir. Her dil için edebiyat olarak adlandırdığımız dil kuralları vardır. Her
bir dil içerdiği kelime ve kavramları bu kurallar üzere açıklar ve adlandırır.
Alevilik, kendi içeriği üzerinde kendi adının işaret ettiği özellikleri içerisinde barındıran özel bir sıfattır.
Alevi ise Alevilik ile sıfatlanan Alevilik içerisindeki mana ve değerleri üzerinde taşıyan kimse demektir. Yani
Alevi, Aleviliğe uygun ve Aleviliği yaşayan kimseye denir.
Alevi kelimesinin varlığı Arapça olan “Ali” ismine bağlıdır. Ali ismi olmadan bu kelimenin ortaya çıkması
mümkün değildir. Burada bu kelimenin Alevi olarak çıkışı Ali ismi ile ilgilendirilen bir manayı ifade etmek
üzere kullanılan yardımcı bir Arapça harften yararlanarak gerçekleştirilmiştir.
Bu harf Arapçada nispet, irtibat, ilgi, benzerlik manalarını ifade eden “y” harfidir. Bu harf “Ali” isminin
sonuna eklenerek hedeflenen mana meydana gelmiştir. Bu durumda Alevi kelimesi meydana gelişinde he
deflenen manayı bizlere bildirmektedir. Bu mana, bu Arapça isim ve harfin içeriği ile şu manadadır: Ali’ye
nispet verilen, Ali ile ilgili, Ali’ye benzeyen. Bu, inkârı olmayan ve hiçbir tevili mümkün olmayan edebiyat
ilminin ortaya koyduğu bir kanundur.
Bugün Türkçemizde kullandığımız “siyahi”, “altuni” kelimeleri gibi. Yani, burada bir şey siyaha nispet
verilmekte veya altına nispet verilmekte. Kendisi siyah veya altın değil ama siyah ve altın arasında güçlü
bir irtibatın ya da benzerliğin olduğunu ifade için kullanılır.
ALEVİ: Edebiyat ilmi çerçevesinde; Ali’ye nispet verilen, Ali’ye benzeyen, Ali ile arasında ciddi ve güçlü
ilişkisi olan kimseler için verilen isimdir. Alevi, “Ali’nin” varlığına, düşüncelerine, inançlarına, fiillerine, sı
fatlarına, buyruklarına tabi, bağlı, sadık; bu doğrultuda inanç ve muhabbetle gayret gösteren kimselerdir.
İKİNCİ NİŞANE
TARİHSEL OLARAK ALEVİLİK:
Tarihin hiçbir döneminde bu isimle anılan bir topluluk görülmemiştir. Ancak bu var ve bu toplum insan
tarihinde ilk kez İslam döneminde Allah’ın velisi ve hak halifesi Kâbe’de doğan İmam Ali efendimizin yeryü
zünü şereflendirmesi ile hayat bulmuştur. Bunun aksini iddia edenler ilim ve haktan uzak birilerinin emrin
de, art niyetli kimselerdir. Onların yeri karanlıklardır.
Kelime ve tarih nişanesine baktığımızda bunun örneklenişini net bir şekilde göreceğiz. Tarihe ilmi bakış
açısıyla baktığımızda; İmam Ali efendimizin evlatlarına “Alevi” ismi ile hitap edildiğini görürüz. Aynı şekilde
daha sonraları onların safında olan, onlara yakın olan, onlara yar, yardımcı ve dost olanlara “Alevi” ismi ile
hitap edildiği gerçeğinin inkârı mümkün değildir. Bu gerçek hem dilbilgisi hem de tarih ilmi açısından Alevi
kelimesinin manasını, inkârı mümkün olmayacak şekilde bizlere bildirmektedir.
İslam peygamberi zamanında; İmam Ali efendimizin varlığı, onun peygamber efendimizle irtibatı, onun
hayat içinde insanlar arasındaki çok önemli ve üstün yapısı ile Allah’ın velisi iken ona karşı olumsuz, vic
dansız, insafsız davrananlar, olumsuz tutumlar içerisinde olan, onu sevmeyen ve istemeyen kimseler vardı.
Üstelik Allah ve Resul’ünün onu sevmesi; onun hakkında sevgi ve itaatini, onun güzel makamın değerini,
üstünlüklerini ısrarla buyurmalarına rağmen. İslam tarihini tarafsız ve ciddi bir şekilde inceleyen herkes,
Peygamber efendimizin dönemi ve sonraki dönemde bu gerçeğe baktığında “hepimizin bildiği o Şah-ı
Merdan, Haydar-ı Kerrar, Emir-el Mü’minin, İmam’ul Muttakin” Ali’yi seven ve sevmeyenler, isteyen ve
istemeyenler oluşu gerçeğine şahit olacaktır. İşte bu gerçek ve İslam tarihinin o günlerinde doğan bu ne
denlerden dolayı Alevilik ateşi tutuşmuştur.
Bu tarih sürecinde meydana gelen ve günümüze kadar uzanan gelişmelerle; acılar, zulümler, ihanetler,
cehaletler, sömürüler, kan ve karanlıklarla yoğrulup bugün içinde bulunduğumuz hali almıştır.
ÖNDERLERİMİZ:
ÜÇÜNCÜ NİŞANE
Üçler: “Hak Muhammed Ali”; bu üç isim Alevilik ve Aleviler için olmazsa olmazdır. Bu üç isim, varlığın
kaynağı her şeyi kuşatan ilim, adalet, gerçek ve aşkın kendisidir.
Bu üç isim, Aleviliğin ve Alevilerin ruhu, canı, kanı, varlık nedenidir. Aleviler bu üç ismi birlemişlerdir.
Bu üç isimde tevhidi bulmuşlardır. Bu üç ismi ayrı düşünemez, aralarına virgül bile koymazlar. Önderlikte
tabi olmakta itaatte ve muhabbette bu üç isim aynıdır; ayrılamaz, kopmaz bir bütündür. Bu Yüce Allah’ın;
“Allah’a ve Resul’üne ve sizden olan ulu’l emre itaat edin” emrinin hayat bulmasıdır.
Bu, Alevi olmanın en önemli özelliğidir. Aleviler için bir insanın Allah’ı hak bilmesi ve iman ettim deme
si ile Alevi olması mümkün değildir. Aynı zamanda nübüvvet sahibi Hz. Muhammed efendimize ve onun
nübüvvetine iman ve teslimiyeti gerekir. Ama Alevi olabilmesi için bu da yeterli değildir. Aynı zamanda
velayet sahibi İmam Ali efendimize ve onun velayetine iman ve teslimiyet gerekir. Bu üç kutsal iman Ale
viler için Alevilikte olmazsa olmazdır. Alevilikte buna “Üçler” denir. Yani, 1. Hak olan Yüce Allah, 2. Nübüv
vet sahibi Hz. Muhammed, 3. Velayet sahibi Hz. Ali.
Sonra “Beşler” vardır. Bu ise Alevilikte şöyle sıralanır:
Muhammed Mustafa
Ali’yyul Murteza
Fatıma’tuz Zehra
Hasan’ul Mücteba
Hüseyin-i Deşti Kerbela
Sonra “Yediler” gelir. Bu da zikrettiğimiz Beşlere; Hz. Hatice-i Kübra ve Selman-ı Pir’i Pak eklenerek
tamamlanır.
On iki İmamlar: Alevilikte kıyamete kadar pak, masum önderler ve Allah’ın yeryüzünde halifeleri ola
rak seçtiği on iki hidayet imamı olarak tanınan ve iman edilen on iki imamlar vardır. Bunlar ise sırasıyla
şöyle zikrolunur:
1– İmam Ali’yyel Murteza
2– İmam Hasan-ı Mücteba
3– İmam Hüseyin-i Deşti Kerbela
4– İmam Ali Zeynel Aba
5– İmam Muhammed Bakır-ı Beka
6– İmam Cafer-i Sadık-u Sefa
7– İmam Musa-i Kazım Cismi Pak
8– İmam Rıza Şah-ı Horasan
9– İmam Şah Muhammed Taki
10– İmam Şah Ali’yyel Naki
11– İmam Hasan Askeri Gazi
12– Sahib Zaman İmam Mehdi
(Allah’ın salat ve selamı onlara, şefaatleri inanıp izlerini sürenlere olsun.)
Sonra “On yedi Kemerbestler” gelir. Bu ulular da şu şekilde zikrolunur:
1– Selman Farisi
2– Ebu Bekir oğlu Muhammed
3– Maliki Eşter
4– Yasir oğlu Ammar
5– Veysel Karani
6– Ebu Zer Gaffari
7– Haris oğlu Huzeyme
8– Hazai oğlu Abdullah
9– Haris oğlu Abdullah
10– Ebu Heysem Tihani
11– Ebu Vakkas oğlu Utabe’nin oğlu Haşim
12– Ebu Huzeyfe’nin oğlu Muhammed
13– Kamber Ali Sultan
14– Vezza oğlu Murtefi
15– Kays Hemedani oğlu Sa’d
16– Abbas oğlu Abdullah
17– Harisi Şeyhani
Başka bir nakilde de şöyle geçmekte:
1– Selman Farsi
2– Yasir oğlu Ammar
3– Malik Eşter
4– Ebubekir oğlu Muhammed
5– Veysel Karani
6– Ebuzer Gaffari
7– Haris oğlu Huzeyme (veya Huzeyfe)
8– Yedil Hezai oğlu Abdullah
9– Adil el Haris oğlu Abdullah
10– Cafer-i Tayyar
12– Ebu Eyyub Ensari
13– Kanber
14– Seyid’il Ferraş
15– Fazl (Fazlı)
16– Ebu Derda
17– Kamber Ali Sultan
Bu ulular İslam tarihinin önde gelen ilk Alevilerinden sayılmaktadırlar.
“Kırklar”: Alevi inancında Kırklar adı ile anılan ve Aleviler arasında içselleştirilmiş manevi bir gerçektir.
Bu Kırk Ulu, zamanın önde gelen gerçek Alevileridirler.
Bu kimseler iman, muhabbet, yar ve yardımcı olma üzere duruşlarını Ehlibeyt safında sabit kılarak Hz.
Ali efendimizin evinde cem olan kimselerdir. Onların bu cemi sadece belli bir zaman, olayla sınırlandırılma
sı söz konusu değildir.
Ama Alevilikte iki konu ve olay ile simgelenmiştir. Bunların birincisi; Peygamber efendimizin Miraçtan
döndüğünde ilk uğrağı olan Hz. Ali ve Fatma anamızın evinde onların cem olduğu andır.
İkinci bir simgesel zaman ve olay da; Peygamber efendimizin vefatından sonra hilafet ile ilgili çıkan
olaylarda bu kimselerin Hz. Ali ve Fatma anamızın evinde cem oluşlarıdır.
Bu kimselerin isimleri hakkında tarih kitaplarında ihtilaflı isimler ve belirsizlikler olmasına rağmen bu
kimselerin on yedisi kadın yirmi üçü erkek olduğu belirtilen o zamanın ulu kimseleri, gerçek Alevileri oldu
ğu bilinmektedir.
Aleviler bu kimselerin duruşunu, inancını, Ehlibeyt’e olan yakınlık, muhabbet, fedakarlık ve ahlaklarını
örnek alırlar.
YEDİ ULU OZAN
Ayrıca Anadolu Alevileri için “Yedi Ulu Ozan” önder olarak kabul edilir.
Alevi erkan ve ibadetlerinde onlardan gelen bilgi, dua, nefes ve deyişler önemli yer tutar.
Hz. Peygamber ve kızı Hz. Fatıma anamızın da zikirleri içinde geçen on iki imamların adına yazılı “Duvaz”
dediğimiz özel şiirleri vardır.
Onların nefesleri; cem birliğinin tutkalı, semah dönen pervanelerin rüzgarıdır.
Bunlar sırayla hepsi de Türk ereni olan şu yedi uludur:

  1. Seyyid İmameddin Nesimi
  2. Şah İsmail Safevi (Hatai)
  3. Fuzuli
  4. Yemini
  5. Virani
  6. Pir Sultan
  7. Kul Himmet
    Elbette bu şöhret bulmuş ulular dışında çok değerli hepsi Oğuz soylu Türk, azımsanmayacak sayıda De
    de Korkut’tan yakın tarihimize kadar ulularımız, erenlerimiz, örnek ve önderlerimiz vardır. Bu uluların ne
    fes, deyiş ve nasihatlerinde hakkı, insani ahlak ve değerleri, Aleviliği görmek, tanımak mümkündür. Onların
    sözleri irşad edici bilgiler ve dualar içerir.
    HORASAN ERENLERİ
    İran’ın kuzey doğusunda; Kuzey Horasan, Razevi Horasan, Güney Horasan üç ayrı bölge olarak sınırlan
    mış eski Horasan bölgesinde yaşayan Türkler içerisinde, Kökleri Oğuz Kağan’a (M.Ö: 234) uzanan Horasan
    dan Anadolu’ya gelen derviş ve din bilginleridir. Yetmiş yedi bin kişi oldukları da söylenilen bu erenlerden
    bilinen örneklerden bir kısmını şöyle zikredebiliriz. Ahmet Yesevi, Lokman Perende, Şeyh Edebali, Somun
    cu baba, Sarı Saltuk, Hacı Bektaş Veli, Baba İlyas, Abdal Musa, Geyikli baba, Yunus Emre…
    Horasan erenleri olarak bilinen Türk erenleri, Kuran ve Ehlibeyt sevgisi esası üzere, Alevilik ve Bektaşilik
    düşünce ve inanç sisteminin tanınması, yayılmasına büyük katkılarda bulunmuş Anadolu’da kök salmasın
    da mücadele vermişlerdir. Bilgelikleri, sade yaşantıları, ahlaki değerleri sahiplenerek, yaşayarak örnek ve
    önder olmuşlar, Türk milleti tarafından büyük değer ve sevgi görmüşler, sahiplenilmişlerdir. Tüm dünya
    aydınları tarafından tanınmakta ve sevilmektedirler.
    Anadolu Türkmen aşiretlerinin büyük bölümü Horasandan gelen alevilerdir.
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.